13 Aralık 2010 Pazartesi

"Ara"da-1



Lost and Delirious (2001)

“Gökyüzünde bir alev gibi görüyorum yüzünü…”

Eksik benliğimizi dolduracak ve bize aşk üzerine “yeni” den düşünmemizi arzulattıracak bir film.
Kimlik bunalımlarının çoktan aşılmış olması dileğiyle sunuyorum bu cümleleri çünkü hala “ben” kimim diye soruyorsanız karanlığa;kaybolacağınız ve kaybın ucundaki uçurumdan düşeceğiniz malumdur.  “Aşk,yalnızca karşı iki cins arasında yaşanan ilişki midir?” sorusunu zihninizde tekrar tekrar uçuşturacak bir yapıt:

“ Senin yokluğunda çıban olmaktan daha iyi bir şey değilken,yaşamak bu kör dünyada…?”

Çığlıkların başlangıcıdır ve sonrası bakışlarda düğümlenerek devam eder.Ta ki  “aşk” ın gerçek gözlerinin simsiyah olduğu görülene dek..


“Söğütten bir oda yapacağım kendime senin kapında ve çağıracağım evine ruhumu,mahkum edilmiş aşka dair şarkılar yazacağım,gecenin ölü karanlığında bile söyleyeceğim bağıra bağıra,yankılanan tepelere adını haykıracağım ve gökyüzüne mırıldayan lakırtısını bağırttıracağım Victoriaaaaa!!!”

Ensesine üşüşen gölgenin hırçınlığı atılır şimdi kollarına ve yırtıcı asılır siyah sabahlarına.İliklerine kadar titrediği aşkı onu herkesin iffetle eleştireceği boşluğa değil;gerçekliğin pençesine düşürmüştür.

Bu sahneler çözümlenirken Kafka’nın şu sözünün çınlamaya başlayacağına eminim:

“Anlamaya başlamanın ilk belirtilerinden biri ölme isteğidir.”

Sayısız cümle dökerek nacizane filmi ifşa etmek istemiyorum lakin üzerine söylenilecek sayfalarca tümce var.”Kahramanımız” kendini bir yırtıcı olarak tanımladğı bu karanlıktan nice bedelleri göze alarak kurtulmaya çalışacak;kılıcını şafaklara kuşatarak “kadınına” ulaşacaktır.Tıpkı bir şövalye gibi asla pes etmeyecektir.

Yapıtın yalnızca bir “lezbiyen” filmi olarak algılanması oldukça yanlıştır.Aşkın cinsiyeti yoktur.Bu “Brokeback Dağı” filminde daha net bir şekilde gözler önüne serilmiştir.Aşk’ı bir de buradan izlemek isteyenlere ;

İyi Seyirler…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder