29 Ocak 2011 Cumartesi

Döngü-13 Yaralı Kursak

"Yeter"ler biterse.

Kaç gün daha düşer parmak arası gölgelere,
Avuç avuç yalnızlık akarken tıknaz hecelerin atfinde
Kaç zaman daha düşer vicdanın örsesine,
Ayak bağı gülüşlerin sersem sürüngen malinde.

Daha kaç yeter düşer tıkanan ufkun yaralı zulmüne;
Tutunamadan kesilen dalların hacimsiz kursak müdaviminde.

27 Ocak 2011 Perşembe

Döngü-12 Mabed-i gövde

Kaç karmaşa kadınının nefes bunaması bu kayıtsızlığıma
akıldışılığa övgü yaradılış sığınıtılığınız
olmadığınız diyarların gölgelerine sürgün
bacak arası kasıntı adabınız.

Keskin ahmak kokan ağızlarınızın kerameti suskun
gebeliğiniz adilikten yıkım.
kaç kargaşanın atfine boyun eğişiniz
olmadığınız diyarların gölgelerine sürgün
nefsiniz.benliğinizde hiç doğmayacak çocukların
ölen gülüşlerindeki mabed-i gövdeniz.

25 Ocak 2011 Salı

"Ara"da-2

Hilary and Jackie (1998)

Ritm,ruha karışınca ses verir.


Jacqueline Mary du Pré nin ilk sesi “hırs” ile tizlenir çellonun titreyen arzusunda.Ablası Hilary'nin başarısı ile gölgelenen minik bedenini “hırs”la kavuşturunca;ellerinde çellonun görselliği başlar ve sesler zamanla yükselir ta ki hırsın hayatın her kancasına takılmayan halkalarının ruhuna dolandığı ana kadar…


Notaların tozlu arınsallığı Hilary üzerinde çabuk tesir eder ve müzik hayatından çekilir.Bu sırada Jackie’nin sesleri çoğalır ve artık içine sığamayacağı bir dünyanın eşiklerinde dolanır.Birbirlerine kardeşlikten öte bir duyguyla bağlı olan Hilary ve Jackie’nin araları müzik durdukça açılır ve Jackie yabancılaştığı hayatı tekrar ablasında arama kararı aldığında çığrından çıkan sessizliğin boyutları gözler önüne serilemeye başlar.

Sevginin sınırları nereye kadar sarar ruhları..? Yahut hırs nereye kadar kovalar düş öncesi umutları…?

Yıkıcı darbenin sonlarında sisleneceği gerçek bir hayat öyküsü…

İyi seyirler..

23 Ocak 2011 Pazar

Döngü-11 İrticai ölüm


Ne ummuştu benden böylesine zalimlik,bütünleştiğim yarım zamanların korkusunda.kendi karanlığını göremeyecek kadar kör olman benim orada solmam anlamına gelemezdi.geriye ne kalacaksa kaldı işte sessizlikten ve ben harcıyorum sensizliği senliğe.

Saydam kuruntuları es geçerek dalgalanıyor öfke.imkansız geceyi soluyan gözyaşlarına inat direniyorum kendime.
kendimdim önümü kesen gölgelerde adım atmaya çalışan,kimseyi suçlamadım gidişlerden ancak merakım kim seni kurtaracak  o sirkten;durulamadığın mavilikleri kim çekecek ayaklarının altından…Yahut sen de ölecek misin benim gibi yüzlere geride ne bırakacağını anımsayamadan…

Binlerce ruhu öpüp beni arayacak mısın sabahların düşlerine;uyanamadığın yarınları kucaklayamacağın kadar gerçek yarım kalmışlığın ve tek ritm çınlıyor kollarımda irticai ölümün keskin zorbalığı …

13 Ocak 2011 Perşembe

Döngü-10 Tüketilmişliğin Portresi

Hissediyor musun? Cennet çok uzakta...

Belki bir başka hayatta bulurum seni cümleleri daha ne kadar gölgelenecek renkli sima beklentilerime,
Daha ne kadar sinecek kokun hala burada olduğumu bilerek adımlarıma,
Daha ne kadar öfkeyle sevişebilirim senin hissetmediğini bilerek gecelerimde,
Daha ne kadar soğuyabilir düşlerim siz dünya insanlarının güneşlerinde,
Bir umut daha olsaydı gözlerinde bana bakmazdı tılsımları biliyorum.
İlerledikçe batacak bir şafak hesabı;askıya aldığım hayatlarımın tükenmişlik resmi,
İkimizde yanmışız o karede ve sen gitmişsin benim gülüşlerim çoğalacakken masumluğun en tatlı yerinde.

12 Ocak 2011 Çarşamba

Döngü-9 Masa başı hitabet

Gideceğini bilerek gelmişti zaten tüm renkler
gelişinden gidişine körleşen ruhum yeni gördü gökyüzünü
yeni açtı buralarda çiçekler
zarif korkaklığının kelime oyunları kesildi ruhumda
sessizlik senden önce gitti zamanda
şimdi sen sayarken yalnız yolculukarını
gölgelerin oyunu başlıyor en sevdiğin sahnede.
lakin oyuncular değişmiş artık;sen figüransın "işte bu benim" dediğin bölümde.

11 Ocak 2011 Salı

Döngü-8 Portatif zihin iltihabı

Hangi aklın hizmetinde sen ki tekerrür edersin zamanın ahmak suratında.
Hiçbir şey olmamış gibi gezersin sakin suların koynunda.
Bir hıçkırık münasebeti bakışlarının sıfatsızlığı
Sen ki tekerrür edersin kendi varlığının yokluk hesabında.

Bir oraya bir buraya sürüklediğin ne yapacağım yaralarının
ruhsal boşluğunda;
sen ki bilemezsin kaybolan gülüşlerinin masum çıkmazlarını
fahişe ettiğin onca rüyada.

9 Ocak 2011 Pazar

Bu ne kafası-2

Kendini burada gören kadınlar: "Lütfen artık hayatımızdan def olun."
Reklamcı arkadaşları oldukça kızdıracak olan bu cümleleri yazarken bu sektörün hayatın her alanını yozlaştırmaya yönelik olduğunu bıkmadan söyleyeceğimi belirtmek isterim.Toplumsal kadın bilincini bu derece zedeleyecek daha pek çok afiş bulunmaktadır. Ancak bunlar pek çoğunun arasında ciddi sıkıntıları olanlardır. Kadınlık gururunu hiçe sayanlardır. Bir de benim gibi düşünceler ardında mücadele veren onca kadına aldırmadan hala bu sapkın dürtünün içinde dolaşan kadınlardır.
Kadına karşı şiddet ve taciz içeren tüm düşünce ve tutumların karşısında olmama rağmen reklam sektörünün gün be gün bu tavrı hiçe sayan tutumları bizim gibi kadınlar konuştukça yıkılacaktır.
Kadının kendinde başlayan düş ve devrimleri bu kadar sığ yapımların aleti olmamalıdır. Yaratıcı fikirlerin ardında lütfen siz sapkın kadınlar ve reklamcılar kadınsal değerleri daha fazla tüketmeyin.


Devamı için: http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/seksi-reklama-alet-ettiler.html?position=0